Sanatta Değişim Üzerine
Sanat eleştirmeni Charles Baudelaire‘nin Modern Hayatın Ressamı kitabında bahsedilene göre, önceden sadece bakılan nesnenin oluşturmuş olduğu kaynak, artık tek başına değildir. Yani nesnenin gerçekliği, tek başına oluşan sonuca kaynaklık etmemekte; bakan kişinin deneyimi, görüşü ve kaydettiklerine devrolmaktadır. Görüş öznelleşmekte ve bakılanın taklidine olan bağlılığından uzaklaşmaktadır. Kişinin düşünce yapısı, görme yetisi ve olayları yorumlama kabiliyeti, yeniliği ve bireyselliği beraberinde getirmiştir.
“Dışarıdaki bir kaynağın dayatabileceği otorite, hiyerarşi ve normlar böylelikle erir. Belirleyici olan, herkesin baktığında kendi kurduğu imgedir. Görme bireyselleşir, eşitlenir, demokratikleşir”.
(Baudelaire, 2011: 39).
Sanat ve Sanatçı
Sanatçı, toplum içerisinde yaşanan her türlü olayın merkezinde bulunup kendisini etkileyen olaylar karşısında sorgulayıcı bir tutum sergilemiş ve eserleriyle tepki göstermiştir. Gerek teknolojik gerek sosyolojik açıdan ilerlemeler ve savaşlar, sanatçıyı bu ortamda yalnızlığa sürükleyen önemli etkenlerdir. Sanatçı, bu yalnızlığın içerisinde bağımsız olma çabasıyla araştırarak ve deneyerek, belirli kalıpların dışına çıkıp yeni ufuklara yönelmek için çaba göstermiştir.
Gerçeklik kavramı gibi, üzerinde düşünülen ve sorgulanan kavramların anlamları artık değişmiş ve sanatçıya yüklenilen anlam da günümüze yaklaştıkça farklılık göstermiştir. Belirli kuralların bağlılığında dinsel öğretilerin yayılmasında ve anlaşılır kılınmasında aracılık eden eserler ve sanatçılar, sonrasında sanatı kendi duygu ve düşüncelerini ifade etmek amacıyla kullanmışlardır. Artık bağlı oldukları bir konu ve uymak zorunda oldukları kurallar yoktur. Bireyselliğin ön plana çıkması, sanatın içerisine sanatçının duygu ve düşüncelerinin de dahil olmasını sağlamıştır. Her alanda mevcut olan değişim gibi, insanın değişmesi de düşünce yapısının değişmesi gerçeğini beraberinde getirmiştir. Bu yüzdendir ki modernleşmeye atılan adımlar, sanatın kişiselleşmesini sağlamış ve kavramlar, kişiye göre değerlendirilebilir hâle gelmiştir. Herbert Read; gerçeklik anlayışı, sanat tarihi ve sanatçının görevi üzerine düşüncelerini şu şekilde dile getirmiştir:
“Devrimci sanatçı artık gerçeği yansıtacak biçimde bilince işlenmeyen basmakalıp fikirler, bayatlamış imgeler ve göstergeler dünyasında doğar. Bu yüzden yeni simgeler, belki de tümüyle yeni bir simgesel dizge icat eder. Bu yüzden sanatçının görevi duyularımız yoluyla edindiğimiz öznel bilgiye getirilebilecek çeşitli yorumlar sunmak ve bu bilgiyi yansıtmak için toplumun geri kalanına da doğru görünürlerse, gerçekliğin toplumsal yapısının parçası haline gelen simgeler üretilmektedir. Bu simgelerin dönemsel olarak yeniden değerlendirilmesi, ‘gerçeklik’ anlayışımızın zamanla evrimden geçmesini sağlar ve sanat tarihi de budur – ya da bu olmalıdır.”
(Murray, 2009: 259-260).
Sanatçının, var olan simgeleri dönemin getirilerine göre değerlendirmesi, sanatın ne olması gerektiği ve sanatçının görevinin ne olduğuna dair sorulara bir nevi yanıt vermektedir. Kişinin deneyimiyle ve görüşü ile şekillenen güzellik, gerçeklik kavramları aslında sanatçının görüşüne izleyiciyi ortak eden, sorgulatan, sorular sorduran ve fikir yürütmesini sağlayan eserler ortaya çıkartmasını sağlamıştır. Görüş değişmiştir, algılanan değişmiştir. Bazı kavramlar arası netlik kaybolmuştur.
Modernlik ile birlikte insan düşünce yapısı ve görme biçimi değişime uğramış ve bu değişim, sanat üzerinde yenilikçi ve özgür düşünme hareketinin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Baudelaire’ın sanat görüşünü özetleyen birkaç cümlesi aşağıdaki gibidir:
“Sanatçı kasten suç işleyerek, günah işleyerek tanrının ve toplumun buyruklarına, Rimbaud’un “yığınların iğrenç dürüstlüğü” dediğine, başkaldırır. Bu sayede özgürleşir ve kendi doğaüstü\doğaötesi ahlakını inşa eder. Bu ne tanrısal, ne toplumsaldır, bireysel ve biriciktir.”(Baudelaire, 2011: 62).
Yazar: Nilay Aygün
Editör: Emine Türal
Kaynakça:
• Baudelaire, C. (2011). Modern Hayatın Ressamı. İstanbul: İletişim.
• Murray, C. (2009). Yirminci Yüzyılda Sanatı Okuyanlar. İstanbul: Sel.