Karanlık Üzerine Öyküler ve İnsanın Karanlığı

Karanlık Üzerine Öyküler ve İnsanın Karanlığı

Karanlık Üzerine Öyküler üçlemesinin incelendiği bu yazıda, varoluşçu felsefenin özeti üzerinden geçilerek, bu felsefenin sinemadaki ve Zeki Demirkubuz’un filmlerindeki önemi açıklanmaya çalışılacaktır. Varoluşçu felsefe hakkında daha fazla bilgiye aşağıdaki karttan ulaşabilirsiniz.

Varoluşçuluk ve Sinemada Etkileri

Varoluşçuluğun Ortaya Çıkısı ve Varoluşçu Düşünürler

Yeni Çağ’ın ilk büyük filozofu olan Rene Descartes’in söylediği ünlü “Düşünüyorum öyleyse varım” sözü bütün varoluşçuların ve dolayısıyla varoluşçu felsefenin çıkış noktasını oluşturmaktadır. Toplumdan yalıtım, hiçlik–yazgı, vicdan, yabancılaşma, insan varlığının sıçrayışı-iç sıkıntısı, bulantı gibi kavramlar varoluşçu felsefenin başlıca temalarıdır.

Nietzsche’nin “insan doğasının kötü olması” söylemi daha sonraki dönemde, insanın yazgısını seçerken kötüyü seçmeye yatkın olması düşüncesinin de temelidir. İnsan, doğası gereği kötüdür ve bundan dolayı doğduğu günden itibaren günahkârdır. Öyleyse hiçbir insan masum değildir. Bu söylem, Zeki Demirkubuz’un bütün filmlerinde etkisini göstermektedir. Yönetmen, tüm filmlerinde suç, suçlu ve masumiyet kavramları üzerinde durarak çoğu zaman, Nietzsche’nin düşüncesiyle birebir örtüşen diyaloglar kullanmıştır.

Varoluşçuluğun sinemada etkilediği başlıca akım ve yönetmenler, “Fransız Yeni Dalga Sineması, İtalyan Yeni Gerçekçi Sineması, Luis Bunuel, Orson Welles, Passolini, Kurusawa, Woody Allen, Ingmar Bergman , Michel Gondry, David O. Russell , Jean-Luc Godard , François Truffaut olarak sıralanmaktadır. Sinemada varolusçuluk deyince  ilk olarak akla Rus yönetmen Andrei Tarkovski ve İsveçli yönetmen Ingmar Bergman gelmektedir.

Ülkemizde bu akımı en iyi temsil eden yönetmenlerden biri de Zeki Demirkubuz’dur.

BUNDAN SONRASI “SPOILER” İÇERMEKTEDİR.

 

Karanlık Üzerine Öyküler

Usta yönetmen Zeki Demirkubuz’ un “Karanlık Üzerine Öyküler” adını verdiği üçlemesi, serinin çıkış noktası olan varoluşcu felsefe üzerinden ele alınacaktır. 2001 yılında serinin ilk filmi “Yazgı”yı, 2002 yılında “İtiraf”ı ve 2003 yılında ise üçlemenin son filmi olan “Bekleme Odası”nı çekerek seriyi bitirmiştir. Üçlemenin ilk iki filmi, Yazgı ve İtiraf, 2002 yılında Cannes Film Festivali’nin “Un Certain Regard” bölümünde gösterilmiştir. Serinin filmlerinin detaylı incelemesine yazının altındaki kartlardan ulaşabilirsiniz.

Serinin adında geçen “karanlık” sözcüğünü yönetmen bir röportajda şu şekilde tanımlamaktadır:

Tabii ki karanlık… Daha doğrusu Türkiye’de böyle bir ideoloji var: Umut-umutsuzluk, aydınlık-karanlık… Kötü bir çağdaşlık bakışının sonucu… Ama benim için iç karartıcı anlamında değil. Karanlıktan kastettiğim daha çok bir merak duygusunun arkasından gelen, kim olduğumuzu, içimizdekileri anlama isteğinden kaynaklanan bir şey. Çünkü çok basitçe baktığımız zaman, bizi kuşatan hayatla yani sokaktaki gündelik hayatın yasalarıyla bunları yaşayan insan olarak ruhumuzdakileri anlamak çok güç. Zaten insanlık tarihine de baktığımızda; diğer alanlarda çok yol kat edilmiş olmasına rağmen içimizi anlamak konusunda en ufak bir ilerleme kaydedilmemiş. Hâlâ acının çaresi yok, hâlâ çok basit şeylerin, insani durumların anlaşılmaz olduğunu görüyoruz. Ben bunu karanlığa benzetiyorum ve bunu anladığımız zaman da ne yaşadığımızı fark edeceğiz gibi geliyor. Zaten sinemamı da bunun üzerine konumlandırmaya çalışıyorum.” (İki Maddelik Bağımsızlık*, 2001)

 

Üçlemenin Ortak Noktaları

Üçlemeye bakıldığında yönetmen, birçok varoluşçu temayı filmlerinde ele almıştır. Ortak işlenen temaların dışında üç filmin birbiriyle ortak pek çok noktası bulunmaktadır.

Üç filmde de ana karakter erkektir ve kamera, bize olayları erkeklerin gözünden gösterir. Ve bu erkeklerin yanındaki kadınlar, ikinci planda kalmıştır, pek önemsenmemiştir.

Üç filmde de televizyon kullanılmıştır. Televizyon, burada, insanın sorunlarından kaçması için başvurduğu bir tür antidepresan görevi görmektedir. Televizyon gerçek hayatta da bu yüzden çok izlenilmektedir. Çünkü orada gösterilen diziler, reklamlar vb. şeyler insanın beynini uyuşturmak ve ekrana kilitlemek için tasarlanmıştır. Yönetmen de kendi filmlerinde aynı şekilde televizyonu, modern insanın antidepresanı olarak kullanmayı tercih etmiştir.

Üç filmin ikisinde ve yönetmenin diğer filmlerinde, peygamber isimleri kullanılmıştır. Yazgı filminde, Musa’nın işlemediği bir günahın cezasını çekmesi, insanlığın bütün yükünü çeken Musa peygamberle benzeşmektedir ve bu noktada, Musa peygambere bir gönderme söz konusudur. İtiraf filminde ise ana karakterin ismi Harun olarak seçilmiştir. Bekleme Odası filminde “Sinema dinsel bir meseledir” ve bir röportajında “Ben, insanlığın bütün hayat bilgisinin dinlerde olduğunu düşünüyorum”  diyen Demirkubuz’un bu isimleri rastgele değil, tam aksine bilerek tercih ettiği düşünülmektedir.

Demirkubuz neden bu tür konular seçmektedir?

Demirkubuz’un hayat hikâyesine baktığımızda, bu sorunun cevabı çıkmaktadır: 1980 yılında örgüt üyeliğinden idam istemiyle yargılanmış ve üç yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Hapiste Dostoyevski, Balzac ve Camus gibi yazarlarla tanışmıştır. Birçok işkenceye maruz kalmıştır. Hapisten çıktığında en yakın arkadaşları dahil kimse onunla konuşmaya cesaret edememiştir. Kendisini bir yalnızlığın içerisinde bulmuştur. Ve -kendi deyimiyle- yönetmenin sineması bu zamandan sonra başlamıştır (Yanat, 2008: 70). Filmlerinde insanlığın varoluşunu sorgulamaya başlamıştır.

Filmlerinde anlattığı hikâyeler, yönetmenin kendi hayat hikayesinden küçük izler taşımaktadır.  Ve izleyicilere, etkileyici -düşünmeye teşvik eden, iz bırakan, soru sorduran- filmler aktarmayı başarmış ve ülkemizi, uluslararası boyutta temsil etmiştir.

Yazımızı yönetmenin ağzından, hayatındaki en büyük acıyı tarif ettiği şu etkileyici hikayeyle bitirelim:

Top Hikâyesi

“Okulun bahçesinin duvarına oturup beklemeye başladım. Uzaktan hayal gibi, güneş ışığının altından böyle insanlar, araçlar siluet gibi geçiyor ama nedense sesleri duyulmuyordu hiç. Derken benim gibi iki tane daha çocuk geldi. Ellerinde bir top yavaş yavaş, bezgin bezgin oynamaya başladılar. O topun sesini kadar net hatırlıyorum ki, böyle pat pat. Ve arada bir potaya atıyorlardı. Bir iki oynadılar sonra sıcaktan yılıp bıraktılar topu ve bir kenara bırakıp oturdular. Bıraktıkları top yavaş yavaş yuvarlandı yuvarlandı, gidip okulun duvarına yavaşça vurup durdu. O anda öyle derin bir sessizlik oldu ki anlatmanın imkânı yok. Ben öyle o topa o çocuklara baktım. Sonra okula baktım içime acayip bir acı çöktü. Böyle büyüdü büyüdü nasıl içim kıyılıyor. Ben acıyla ilk defa o gün orada tanıştım. Sonra hayatımda hiçbir zaman o gün o okulun bahçesindeki kadar acı çektiğimi hatırlamıyorum. Bence dünyadaki en büyük acı budur. Çünkü sebebi yoktur. Neden diye soramazsın, ortada bir şey yoktur.” (Yanat, 2008: 75)

 

Yazar: Alpagut Aykut Tüzemen
Editör: Ece Günen

Zeki Demirkubuz’un filmlerinin incelemelerine aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:

Tanrı mı İnsanı Yaratmıştır, Yoksa İnsan mı Tanrıyı?: Bekleme Odası

Vicdan Azabından Nasıl Kurtulunur?: İtiraf

Birey mi Toplumu Yaratır, Toplum mu Bireyi?: Yazgı

Kaynakça

  • Öztürk, S. R. (2006). Kader: Zeki Demirkubuz. Ankara: Dost Kitabevi Yayınları ve Ankara Sinema Derneği.
  • Demirkubuz, Z. (Yönetmen). (2001). Yazgı [Dram Filmi, 2001]. Türkiye: Mavi Film.
  • Demirkubuz, Z. (Yönetmen). (2002). İtiraf [Dram Filmi, 2002]. Türkiye: Mavi Film.
  • Demirkubuz, Z. (Yönetmen). (2003). Bekleme Odası [Dram Filmi, 2003]. Türkiye: Mavi Film.
  • İki Maddelik Bağımsızlık Manifestosu: Yazgı ve İtiraf. (2001). Zeki Demirkubuz Resmi Web Sitesi. Erişim Adresi: http://zekidemirkubuz.com/Content.aspx?ContentID=27  Erişim Tarihi: 02.06.2021
  • Yanat, Y. (2008). Zeki Demirkubuz Sineması’nın Varoluşçuluk Açısından İncelenmesi (Yüksek Lisans Tezi). T.C. İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. İstanbul.

Görsel Kaynakça

 

 

YAZAR BİLGİSİ
Alpagut Aykut Tüzemen
Alpagut Aykut Tüzemen, 1992 yılında dünyaya gelmiştir. Freelancer olarak 2D, 3D animation, motion design, character design alanlarında bir çok proje yürütmüş olan Aykut, bu alanlarda çalışmalarını sürdürmektedir. MozartCultures'ta genel yayın yönetmenliği başta olmak üzere birçok departmanda görev almaktadır.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.