Varoluşçuluk ve Sinemada Etkileri

03.06.2021
Varoluşçuluk ve Sinemada Etkileri

Varoluşçu Felsefe

Varoluşçuluk felsefesinde insanın, varoluşu anlaması, kendini gerçekleştirmesi; insan varoluşunun rastlantılar içinde oluşu, güvensizliği ve güçsüzlüğü söz konusudur. Varoluşçu felsefede başlıca insanın özgürlüğü, saflığı, varoluşu, benliğini araması gibi sorunlar ele alınmaktadır.

“Varoluşçuluk nedir?” sorusu, şimdiye kadar çeşitli cevaplar verilmiş bir sorudur. Söz gelişi Weil’e göre bir bunalım, Mounier’e göre umutsuzluk, Hamelin’e göre bunaltı, Banfi’ye göre kötümserlik, Wahl’e göre başkaldırı, Marcel’e göre özgürlük, Lukacs’a göre idealizm, Benda’ya göre usdışıcılık (irrationalisme), Foulquié’ye göre “saçmalık felsefesi”dir.

Varoluşçuluğu tanımlamanın bir diğer yolu da yola çıktığı soruları ve onların soruluş biçimlerini anlatmaktır. Modern insanın yalnızlığını, yalnızlaştırılmasını ele alan varoluşçuluk, bu yalnızlaşmanın sonucunu da şöyle açıklar:

 “Varoluşçu bilinç için insan asılsız, değersiz, gereksiz bir varlıktır. Bir ideale, bir ereğe, bir anlama yeteneksiz bir şey gibi, dünyaya fırlatılmış bir nesne gibidir. Böyle saçma atomik bireyler arasında özsel hiçbir ilgi, hiçbir sevgi, hiçbir duygu anlamlı ve olanaklı değildir. Tersini ileri sürmek, bir özsellikten söz etmek varoluşçu ilkeyi çiğnemek olur. Böyle bir bilinç her şeyden önce insanın kendisine yabancıdır. Başkalarında, başka insanlarda yalnızca kendi olumsuzlaşmasını, kendi sınırını görür. Sonluluğa yakalandığını duyumsar. Karşıtı yalnızca karşıttır; onu yalnızca olumsuzlaysan bir başka. Böylece insanın başka insanlarla bir arada-varoluşunu bir ilenç, bir tutsaklık olarak görür.” (Yardımlı, t.y.; akt. Yanat, 2008).

Varoluşçuluğun Ortaya Çıkışı ve Varoluşçu Düşünürler

Yeni Çağ’ın ilk büyük filozofu Descartes’ın (1596 – 1650) söylediği ünlü “Düşünüyorum öyleyse varım.” sözü, çoğu varoluşçunun çıkış noktasını oluşturmaktadır.

Nietzsche’nin, insan doğasının kötü olduğu söylemi daha sonraki dönemde insanın yazgısını seçerken kötüyü seçmeye yatkın olması düşüncesinin de temelidir. Nietzsche’ye göre, insan doğası kötüdür ve dolayısıyla insan, doğduğu günden itibaren günahkârdır. Öyleyse hiçbir insan masum değildir.

Her şey Tanrı’nın varlığıyla açıklanır. Tanrı’nın yüce varoluşu, insan aklının kavrayabileceği bir şey değildir. Bizim yazgımız Tanrı’nın varoluşuna bağımlıdır. Tanrı’nın varoluşunu ancak içe dönüşle, hatta içe kapanışla sezebiliriz. insan, düşünsel çabası içinde, sorunlara ve gizlere yönelir. Sorunlar akılla çözülür. Gizlere yöneliş bir sezgisel yöneliştir. Gizlerin başlıcası da düşünen “ben”dir. İçe bakış ya da içe kapanışta insan nesnellik düzeyini asar. İnsan, varoluş deneyi içinde önce “ben”ine yönelir, sonra “Tanrı’ya, sonra da “dünya”ya yönelir (Timuçin, 1976.; akt. Yanat, 2008).

Varoluşçu Filozoflar 

Soren Kierkegaard (1813- 1855)

Kierkegaard, varoluş terimini modern anlamda kullanan ilk filozoftur.

“Kierkegaard’ın ünlü eseri ‘Ya – Ya Da’ iste bu karsı görüsü, Kierkegaard’ın Hegel’e karsı savıdır. Hegel önemi kurgulu düşünceye verirken Kierkegaard varoluşa vermiştir. Hegel gerçeği ussal düzlemde saptarken Kierkegaard paradoksta aramıştır. Hegel evrenseli ararken Kierkegaard bireyseli ve tekili aramıştır. Hegel’de zorunluluk varken, Kierkegaard’ da özgürlük vardır.” (Yanat, 2008, s.14)

Kierkegaard ise varoluşun tamamlanmadığını, sürekliliği olduğunu söyleyerek başlamıştır. Ona göre yalnızca Tanrı bitmiş bir şeydir. Var olan her şey ise bir oluş durumundadır. “Varoluşsal bir dizge formüle edilemez. Varoluşun kendisi bir dizgedir, Tanrı için ama bu dizge herhangi bir var olan için olamaz. Dizge ve sonluluk birbirlerine karşılık düşerler ama var oluş tam olarak sonluluğun karşıtıdır.” (Sahakian, 1997; akt. Yanat, 2008)

Martin Heidegger (1889 – 1977)

Heidegger, birçok felsefeci gibi varlığın anlamını aramıştır. “Varlığın anlamı nedir?” sorusunun cevabını, yani varlığı, varoluşta araması onu diğerlerinden ayırmıştır. İnsanın özü varoluşundadır. Heidegger, düşünceleriyle Jean-Paul Sartre‘yi de oldukça etkilemiştir. “Varlığa açılan deliği insanda görür o. Yalnız insan varlığını sorabilir. Yalnız insan var olandan, ki o kendisidir, varlığa doğru adım atabilir. Yalnız insan var olanın sınırlarını asabilir. İnsan yalnızca var olan değildir, aynı zamanda kendini var olan olarak anlayabilendir de. (Akarsu, 1994; akt. Yanat, 2008)

Heidegger ve Kierkegaard’ın dışında; Gabriel Marcel, Karl Jasper, Jean Paul Sartre, Maurice Merleau – Ponty de  varoluşçu önemli filozoflar arasında gösterilmektedir.

Varoluşçu Felsefenin Temaları

  • İnsan Varlığının Olumsallığı-Nedensizlik, Saçma
  • Usun Güçsüzlüğü – Yanılsama, Yalan ve İkiyüzlülük
  • İnsan Varlığının Sıçrayışı- İç Sıkıntısı, Bulantı
  • İnsan Varlığının İncinirliği, Kötülük
  • Yabancılaşma
  • Güçsüzlük
  • Anlamsızlık
  • Kuralsızlık
  • Kültürel Yaygınlaşma
  • Toplumdan Yalıtım
  • Kendine Yabancılaşma
  • Sonluluk ve Ölümün İvediliği- Ölüm, İntihar
  • Yalnızlık ve Giz – İletişimsizlik
  • Hiçlik – Yazgı, Vicdan

gibi kavramlar, varoluşçuluğun en önemli temalarını oluşturmaktadır.

Sinemada Varoluşçuluk

Varoluşçuluğun sinemadaki etkilerinin görüldüğü başlıca akımlar Fransız Yeni Dalgası ve İtalyan Yeni Gerçekçiliği iken varoluşçuluktan etkilenen yönetmenler ise Luis Bunuel, Orson Welles, Passolini, Kurusawa, Woody Allen, Ingmar Bergman , Michel Gondry, David O. Russell, Jean-Luc Godard ve François Truffaut olarak sıralanabilir. Sinemada varoluşçuluk denilince akla ilk olarak Rus yönetmen Andrei Tarkovski ve İsveçli yönetmen Ingmar Bergman gelir. Bu iki usta yönetmen, filmlerinde varoluşçu felsefenin uğraştığı olumsallık, yabancılaşma, yazgı, özgürlük, ölüm ve saçma gibi sorunları konu almışlardır. Sinemanın gerek konu gerekse işleniş açısından bir felsefi söyleme dönüşebileceğini göstermiş olmaları ve diğer yönetmenlerden farklı olarak sadece bazı filmlerinin değil, tüm filmlerinin felsefi bir söylem içermesi açısından bu iki yönetmen, sinema tarihinde ayrıca bir önem taşır.

Ülkemizde bu akımı en iyi temsil eden yönetmenlerden birisi Zeki Demirkubuz’dur. Zeki Demirkubuz’un filmlerinin incelemelerine aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:

Tanrı mı İnsanı Yaratmıştır, Yoksa İnsan mı Tanrıyı?: Bekleme Odası

Vicdan Azabından Nasıl Kurtulunur?: İtiraf

Birey mi Toplumu Yaratır, Toplum mu Bireyi?: Yazgı

Yazar: Alpagut Aykut Tüzemen
Editör: Emine Türal

Kaynakça

  • Yanat, Y. (2008). Zeki Demirkubuz Sineması’nın Varoluşçuluk Açısından İncelenmesi. T.C. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Radyo Televizyon Sinema Anabilim Dalı, (Yüksek Lisans Tezi). İstanbul.

Görsel Kaynakça

  • Erişim Adresi: t.ly/Z7R3. Erişim Tarihi: 02.06.2021.

YAZAR BİLGİSİ
Alpagut Aykut Tüzemen
Alpagut Aykut Tüzemen, 1992 yılında dünyaya gelmiştir. Freelancer olarak 2D, 3D animation, motion design, character design alanlarında bir çok proje yürütmüş olan Aykut, bu alanlarda çalışmalarını sürdürmektedir. MozartCultures'ta genel yayın yönetmenliği başta olmak üzere birçok departmanda görev almaktadır.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.