Kaygılı ve Kaçıngan Bağlanan İlişkisi

30.08.2021
Kaygılı ve Kaçıngan Bağlanan İlişkisi

Bağlanma Stili İlişkileri Nasıl Etkiler?

Bağlanma stili, ilişkilerimizi -genellikle romantik ilişkileri- ne ölçüde güvenli ve sıkıntılı zamanlarda nasıl bir rahatlık kaynağı olarak algıladığımızı; ihtiyaçlarımızı ne derece karşılayabileceğimizi ifade eder. Güvenli bağlanan insanlar, başkalarına bağlı olmanın yanı sıra, başkalarının onlara bağlı olması konusunda da rahattır. Bununla birlikte güvensiz bağlanan insanlar, ilişkileri hakkında olumsuz beklentilere sahip olma eğilimindedir.

Güvensiz bağlanma farklı şekillerde olabilir. Örneğin, kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler reddedilmekten ve terk edilmekten korkarlar ancak yakınlık istekleri istemeden karşılarındaki partneri uzaklaştırabilir. Kaygılı bir şekilde bağlanan insanlar, güvence için yakın ilişkilerine aşırı güvendiklerinden dolayı bu tür davranışlarda bulunabilirler. Diğer taraftan kaçıngan bağlanma, ilişkilerde yakınlıktan rahatsızlık duyma ve duygusal mesafeyi koruma arzusu ile karakterizedir. Kaçıngan bağlanma düzeyi yüksek bir kişi, başkalarına bağımlı olmayı zor bulacaktır. Savunma ve geri çekilme gibi kendini koruma stratejileri, kaçıngan bağlanan insanların tipik olarak ilişki stres faktörlerine verdikleri tepkilerdir. Kaçınma düzeyi yüksek kişiler, başkalarının kendilerine yönelik bakım ve desteğini de küçümseme eğiliminde olabilmektedir.

Kaçıngan ve Kaygılı Bağlanan Bireyler Birbirlerine İlgi Duyuyor mu?

Hem de nasıl!

Tutkulu, ateşli ve acı verici şekilde doyumsuz olan bu ilişkide partnerler birbirlerinden büyük oranda hoşlanabilmektedir. Kaygılı bağlanan bireylerin kaçıngan bireylerle doğal bir çekimi vardır. Böyle bir ilişkide, sürekli bir itme ve çekme oyunu vardır.  Kaygılı-kaçınan bir eşleşmenin nasıl olup da ilişki bozukluğuna dönüşebileceğini görmek hiç de zor değildir. Başta yüksek bir enerji ile başlayan ilişkide, zamanla belli bir yakınlık ve bağımlılık düzeyine ulaşıldığında önemsendiğini hissetmek isteyen kendini terk edilmiş hissetmeye başlar; baskıdan kaçınmak isteyen, çocukluğunu yeniden yarattığını fark eder. Bir tartışma durumunda, kaygılı bireylerin yakınlık duygularını yeniden kurmak için bağlanma figürlerinin peşinden gitmeleri muhtemeldir. Kendilerini terk edilmiş olarak algılayanların, her şeyden önce ilişki meseleleri üzerinde düşünmeleri daha muhtemeldir. Başkalarından arzu edilen bir tepkiyi ortaya çıkarmak için dram yaratmaya, dikkat talep etmeye yatkın olabilirler; güvence arayabilir, aynı zamanda verilen güvenceyi duyamıyor gibi görünebilirler. Kaçıngan eş, geri çekilip tepki verdiğinde kaygılı kişinin korkuları güçlenir ve ilişkinin zarar görmesi muhtemeldir.

Bağlanmadan kaçınma düzeyi yüksek kişiler, başkalarının ihtiyaçlarını karşılama yeteneklerinden şüphe duymaya eğilimli olduğu için ilişkilere ilişkin uyumsuz görüşleri daha fazladır. Öte yandan, bu durum kaygılı bağlanan kişilerin beklentisini pekiştirebilir ve mutsuzluğa yol açabilir. Çünkü kaçınan insanlar kayıtsız bir şekilde davranmaktadır.  Yine de kaçıngan insanlar kendilerini boğduklarını hissettiren kaygılı partnerleri kendine çeker. Bu da bir ilişkinin ne olduğuna dair inançlarını doğrular. Kaygılı insanlar da kendilerine istediklerini ver(e)meyecek partnerleri seçebilmektedir. Onlara tutunurlar. Yani asla sevgi alma eylemine teslim olmak zorunda kalmazlar. Başka bir deyişle, kaçıngan bir partner seçerek değersizlikleri veya yetersizlikleri nedeniyle reddedilme korkusuyla asla yüzleşmek zorunda kalmazlar. Bu bağlamda, duygusal anlamda çok yakınlaşmaktan hoşlanmayan eşleri seçerler. Böylece çocukluktan aşina oldukları ilişki döngüsünün dışına çıkmamış olurlar.

Peki Ya Neden?: Onay Yanlılığı

İlişkiler hakkında önceden var olan inançlarımızı doğrulayan insanlarla eşleşme eğiliminde olmamız, kaygılı bağlanan bireylerin kaçınan bireylerle eşleşmesini açıklayabilir.  Bu eğilime “Onay Yanlılığı” denir. Onay yanlılığı, kişinin ön yargılarını doğrulayacak şekilde bilgiyi arama veya yorumlama eğilimidir. Bir konu hakkında fikir edindikten sonra, onu tarafsız bir şekilde algılamak zor olabilir. Doğrulama yanlılığı, bilgiyi nasıl topladığımızı etkilediği gibi bilgiyi nasıl yorumladığımızı ve hatırladığımızı da etkiler. Bir konuda nesnel gerçeklerle karşılaştığımızda onları kendi inançlarımızın merceğinden bakmamız muhtemeldir. Özellikle duygular söz konusu olduğunda, olayları rasyonel olarak görmekte zorluk çekeriz. Sonuç olarak nesnel gerçekle kendi inancımızın karşılaştırmasını görüp ön yargılı oluruz. Bu ön yargı, duygu yüklü konularda kuvvetli olabilmektedir. Tanıdık olmayan veya yeni karşılaşılan bir durumda ön yargı hızlı sonuçlar çıkarmamıza sebep olabilir.

İlişki içinde partnerimizin haksız olduğuna dair kanıt arıyorsak ve bu da çözümlenmemiş bir tartışmayla sonuçlandıysa bu anıyı hatırlayıp yeniden yaşama ihtimaliz yüksektir. Bu da ilişkide bir olumsuzluk döngüsü yaratabilir. Her anlaşmazlıkta partnerin haksız olduğunu kanıtlayan kanıtları arayamaya sebep olabilir. Zamanla, partnerin genel olarak haksız bir kişi olduğuna ikna olmamıza ve aksini ispat edebilecek örnekleri görmezden gelmemize sebep olabilir. Bu sebeple onay yanlılığı, ilişkiler için kötü sonuçlar doğurabilmektedir.

Birbiriyle Çelişen Bağlanma Stilleri Olan Romantik Bir Partnerle Birlikte Olmak Bize Zarar Verebilir mi?

Bir dizi çalışma güvensiz bağlanma stillerinin, fizyolojik stres tepkileri ve insanları sağlık sorunları bağlamında risk altına sokan yaşam tarzı davranışları ile ilişkili olduğuna dair kanıtlar bulmuştur. Buradaki fikir; bağlanmanın, stresi algılamanın ve düzenlemenin farklı yollarına teşvik etmesidir. Bağlanmada kaçınma veya kaygılı olmak, psikolojik sağlığın zarar görebilmesini öngörürken Beck ve meslektaşlarının (2013) yaptığı çalışma önemli olanın, bağlanma stillerinin ilişki içindeki birleşimi olduğunu öne sürmektedir. Araştırmacılar, kaygılı-kaçınan bir çift gibi bağlanma tarzlarında zayıf bir uyum olan bir ilişkinin fiziksel sağlığın bazı yönlerini potansiyel olarak etkileyip etkilemediğini araştırdı.

Araştırmada, yeni evli çiftler laboratuvara geldi ve ilişkilerinde çözülmemiş bir çatışmayı tartıştı. Stres zamanlarında salınan kortizol hormonu, tartışmadan önce ve sonra birkaç zaman noktasında katılımcıların tükürüklerinde ölçüldü. Kaygılı-kaçınma dinamikleriyle tutarlı olarak kaygılı bir eşe ve kaçıngan bir kocaya sahip çiftler, çatışma beklentisiyle yüksek stres tepkisi gösterdiler:  yaklaşmakta olan ilişki stres etkeni hatırlatıldığında kortizol seviyeleri yükseldi. Kısa bir süre sonra, bu kişiler kortizolde keskin düşüşler gösterdiler, bu da çatışma başlamadan fizyolojik olarak ayrıldıklarını düşündürdü. Kaygılı bağlanan kadınlar, kaçınan kocalarının sıkıntısını daha az fark ederken kaçıngan kocalar, ihtiyaçlarını yapıcı bir şekilde kaygılı kadınlara ifade etmeyi zor buldular. Sonuç olarak kaygılı-kaçınan çiftlerin birbirlerinin sıkıntılarını fark edememeleri ve duygularını yapıcı bir şekilde iletmemeleri, sağlık risklerine sebep olabileceği fikrini doğrulamış oldu.

Kaygılı-Kaçıngan Bir İlişki Nasıl Onarılabilir?

Kaygılı-kaçıngan bir ilişkide ateşkesi sağlamanın birkaç yolu vardır: Kaçıngan taraf, kendini farkına varabilir ve yaşadığı yakınlık korkusunu tanımayı ve buna tahammül etmeyi öğrenebilir. Kaygılı taraf, tatmin edici olmayan insanlara yönelik çekimlerinin farkına varabilir, bir krizden sonra tatmin edici olmayan partnerine geri dönmeyi reddedebilir ve daha güven verici yeni bir partner arayabilir. Diğer taraftan mevcut ilişkiyi onarabilmek adına, her iki eş de bağlanma teorisinin içeriğini araştırıp öğrenebilir, tekrarlamalarının farkına varabilir.

Kişinin kendi bağlanma stilini ve eşinin stilini anlaması oldukça önemlidir. Bağlanma stillerini anlamak, ilişkiyi geliştirmenin anahtarı olabilir. Böylelikle çocukluk örüntülerinin onları harekete geçiren yönlerine dair bir iç görü kazanabildikleri gibi bilinçsizce oynadıkları itme çekme oyununun farkına varabilir, onları seven partnerleri ve kendileri için bu oyunu oynamayı reddedebilirler. Partnerin duygusal savunmalarını tetiklemeden ilişki içindeki ihtiyaçlarını iletmek de uyumu sağlamak için sağlıklı bir adım olabilir. İletişim kurarken eşlerin bağlanma stilleri doğrultusunda tetiklenebileceği durumları göz önünde bulundurmak da uyumu kolaylaştırabilir.

Yazar: Canan Önerli
Editör: Başak Tufan

Kaynakça:

  • American Psychological Association. (n.d.). APA Dictionary of Psychology. https://dictionary.apa.org/confirmation-bias
  • Beck, L. A., Pietromonaco, P. R., DeBuse, C. J., Powers, S. I., & Sayer, A. G. (2013). Spouses’ attachment pairings predict neuroendocrine, behavioral, and psychological responses to marital conflict. Journal of personality and social psychology105(3), 388–424. https://doi.org/10.1037/a0033056
  • Collins, N. L., & Read, S. J. (1990). Adult attachment, working models, and relationship quality in dating couples. Journal of Personality and Social Psychology, 58(4), 644–663.
  • Dekel, S., & Farber, B.A. (2012). Models of Intimacy of Securely and Avoidantly Attached Young Adults. The Journal of Nervous and Mental Disease, 200(2): 156 doi: 10.1097/NMD.0b013e3182439702
  • Pietromonaco, P. R., & Beck, L. A. (2015). Attachment processes in adult romantic relationships. In M. Mikulincer, P. R. Shaver, J. A. Simpson, & J. F. Dovidio (Eds.), APA handbook of personality and social psychology, Vol. 3. Interpersonal relations (pp. 33–64). American Psychological Association. https://doi.org/10.1037/14344-002

Görsel Kaynakça:

YAZAR BİLGİSİ
Canan Önerli
Canan Önerli 2000 yılında Bursa'da dünyaya geldi. 2018 yılında Bursa Anadolu Lisesi'nden mezun oldu. MEF Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler lisansına ek olarak Psikoloji ile çift anadal yapmakta. İçindeki çocuğu sanatla ve güzellikle büyütmeye çalışan Canan, kendisini bildi bileli kitap okuyor ve resim yapıyor. Tutkulu bir şekilde bağlı olduğu, yaşamına anlam katan alanlarda içerik üretiyor.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.