Putları Yıkıyoruz!: Nazım Hikmet

Putları Yıkıyoruz!: Nazım Hikmet

Şiirin Yolu

“Fakat
benim
şiirime ilham veren perimin
omuzlarında açılan kanat:
asma köprülerimin
demir putrellerindendir!..” (Nazım Hikmet, 2020, s.36)

Nazım Hikmet şiiri; geniş bir zamana ve coğrafyaya yayılmasının sonucunda farklı şairlerin, farklı akımların etkisi altına girmiş ve çok kez dönüşmüştür. Bu dönüşmelerin ilki ve en etkilisi, Nazım Hikmet’in Rusya’ya gidişiyle başlar. “Onun bu cepheye gelişi, biraz tesadüfün, biraz da coşkun duyguların eseriydi.” (Aydemir, 2020, s.204) Üç idealist öğrenci adayı, Nazım Hikmet, Şevket Süreyya Aydemir ve Va-Nu (Vala Nureddin), 1921’de Batum üzerinden Moskova’ya giderler. Bu yolculuk, Nazım Hikmet’e açlığı ve sefaleti hem tattıracak hem de bütün acılığıyla gösterecektir. 1921’de Çarlık Rusyası, artık Bolşevik Rusya’dır. Sovyetler, dünyanın dört bir yanından öğrencileri bünyesine kabul ederek enternasyonel bir devlet olma yolunda ilerlerken “Haydi yoldaşlar! diyorlardı, silahların savaşı bitti. Şimdi sizin işiniz, ya fabrikalarda işçi, ya mekteplerde öğrenci olmak!..” (2020, s.193). Bu seslenişin coşkunluğundaki devrimci atmosfer, Nazım’ın şiirinde hep taze bir ses olarak kalacaktır.

Sosyalist devrim ve bu devrimin sonucu olarak sanayileşme, sanattaki karşılığını konstrüktivizm ve fütürizmde bulmuştur. Bu iki akım da 20.yüzyılın ilk çeyreğinde I. Dünya Savaşı‘yla doruğa çıkan modernizmin tepkisel yönelimlerindendir. Rus edebiyatında fütürizmin öncü şairi Mayakovsky’dir. Nazım Hikmet’in şiirinin dönüşmesinde en etkili olan şair de Mayakovsky olacaktır. “Nazım Hikmet’in şiirinin düşünsel arka planını ve ideolojik derin yapısını sosyalizm belirlerken şiirin yapısal ve poetik boyutlarını da (başlangıçta) Rus fütürizmi ve bir ölçüde konstrüktivizm hazırlar.” (Kahraman, 2015, s.59) Nazım’ın fütürizm ve Mayakovsky izleğinde ilk şiiri, 1923’te yazdığı, Moskova yolundaki izlenimlerinde tanık olduğu “korkunç” açlığın bir tezahürü olan “Açların Gözbebekleri”dir. Bu şiir, Nazım’ın hem serbest şiiri kavrayarak geleneksel ölçüleri bırakması açısından hem de ileride yöneleceği ve en büyük temsilcisi olacağı sosyal realizm açısından dikkate değerdir.

Genç şair Nazım Hikmet

Genç Cumhuriyetin Genç Şairi

“Mısralarımda yok benim
göz yaşlarının tadı,
Şiirlerim içilmez
İngiliz tuzu gibi…” (Nazım Hikmet, 2020, s.57)

Nazım’ın Türkiye’ye dönüşü 1924 senesinin sonuna doğrudur. Bu sene ve ardındaki seneler, cumhuriyetin kuruluşunu, buna bağlı olarak bir ulus devletin inşasını kapsayan dönemlerdir. Genç Nazım’ın Moskova’da kavrayıp geliştirdiği devrimci şiir; devrimci ve genç cumhuriyette ilgi gören, merak edilen, vuruculuğuyla sevilen bir unsur olmuştur. Devrim yapan, bir imparatorluğun enkazını üzerine alan, bu devrimi kültürel alanlara da taşımak isteyen anti-emperyalist Türkiye’nin, başa sanayileşme hedefini koyduğu bu dönemde fütürist şiir aynı zamanda politik bir söylemdir de. Bu şiir, geleneğin karşısına çıkmamış; onu yok saymıştır. Zaten Nazım’ın şiirleri, ilk şiirden son şiirine kadar daima bir idealin, bir mücadelenin, bir felsefenin şiiri olmuştur. Yanı sıra, Nazım Hikmet’in avangardist şiiri, bir politik söylemi içerdiğinden, hatta yalnız politika kesildiğinden, zaman zaman saldırılara maruz kalmıştır. “Şiire yönelik eleştiriler şiiri hedef almazlar; onun içerdiği politik söyleme ve yaklaşıma yönelirler.” (Kahraman, 2015, s.63). Bu saldırılar, 1929’da yayımlanan 835 Satır kitabıyla doruğa çıkmıştır.

Putların Yıkılışı

“Topraktan, ateşten ve demirden
hayatı yaratanların
şairiyim
ben.” (Nazım Hikmet, 2020, s.209)

Nazım, hem bir süredir kendisine yönelen saldırıları bertaraf etmek hem de eskiyle açıktan açığa bir kavgaya tutuşmak amacıyla Resimli Ay dergisinin Haziran 1929 sayısında bir yazı yayımlar: Putları Yıkıyoruz! Sonraki sayılarla birlikte bir yazı dizisi olacak bu harekette hedefteki putlar, yeniye gözlerini tamamıyla kapamış eski edebiyatın (tarz-ı kadim), -deyim yerindeyse- derebeyleridir. Nazım’a ve Zekeriya Sertel’e göre -ki Sertel, derginin başyazarıdır- bu putlar ilerlemenin önünde birer engeldir.

İlk yazının ilk putu, şair-i azam ve dahi-i azam diye anılan Abdülhak Hamid (Tarhan) Bey’dir. Nazım’a göre Abdülhak Hamid; halktan kopuk, uluslararası düzeyde bir tanınırlığa sahip olmayan, sarayından çıkmayan bir beyzadedir. İkinci put, millî şair olarak anılan Mehmet Emin (Yurdakul) olacaktır. Nazım’a göre Mehmet Emin de putlaştırılmıştır ve millî şair değildir. Kullandığı dil Türkçe bile değildir, sadeleştirdiği Türkçeyi “sahte”leştirmiş, yapaylaştırmıştır. Mehmet Emin’in yazdıklarının miadı dolmuştur. Bu yazı, Nazım’ın üzerine bir süredir öfkeyle dikilmiş gözleri çileden çıkarır. En şiddetli saldırılar; Hamdullah Suphi, Ahmet Haşim ve Yakup Kadri’den gelir. Hamdullah Suphi yazdıklarıyla kalmamış, Türk Ocağı’ndan gençleri galeyana getirerek Resimli Ay’ın binasına da saldırtmıştır. Nazım kendisine yönelen bu saldırıları birer savunma telakki eder. Putlar yıkılıyordur. Eskinin tahakkümü, yerini Nazım’ın şiirine bırakmıştır. Nazım; Hamdullah Suphi, Ahmet Haşim ve Yakup Kadri’ye üç cevap yazar. Bu cevaplar, Nazım’ın kavgasının hem aracı hem de amacı olan şiirle verilmiştir.

Üç Cevap

İlk cevap Yakup Kadri içindir. Cevap başlığını taşıyan ve yine Resimli Ay’da yayınlanan bu şiirde Nazım, Karaosmanzade Yakup Kadri Bey’e şöyle seslenir:

“Behey!
Kara boynuz gibi kaşlı
mukaddes Apis başlı adam;
Behey!
Kara maça bey!
Sen şiirin asil kamusuyla konuşuyorsun
ben asaletten anlamam.
şapka çıkarmam konuştuğun dile
düşmanıyım asaletin kelimelerde bile.” (Nazım Hikmet, 2020, s.99)

Bu ilk mısralarda göz yaşlarının tadı görülmez. Özellikle son dört mısra, sosyal realist şiir anlayışının özeti gibidir. Nazım’ın bu şiir gibi ses getiren kavga şiirlerinde; şiire nasıl baktığını, kime hitap ettiğini ve söylemindeki kesinliği açıkça ifade etmesi dikkate değerdir.

“Kara maça bey” Yakup Kadri Karaosmanoğlu

İkinci cevap, Cevap No.2 başlığıyla 1930’da kaleme alınmıştır. Bu cevabın muhatabı, eski şiir geleneğinin en büyük iki temsilcisinden biri olan -diğeri Yahya Kemal’dir- Ahmet Haşim’dir. Haşim, Bağdat doğumludur fakat kendini Bağdatlı olarak görmez. Kendisine “Arap Haşim” diye seslenen arkadaşlarına öfkelenir. Nazım da bunu biliyor olacak ki, Cevap No.2’de Haşim’e Bağdadi şaklaban der. Cevap No.2’den birkaç mısra:

“Anlaşılan
Bağdadi şaklaban unutmuş
Mösyö bilmem kimle beraber
Adana-Mersin hattında o kuşu yolduğunu…” (2020, s.210)

Üçüncü cevap ise, Nazım Hikmet’i açıkça hedef gösteren Türk Ocakları başkanı Hamdullah Suphi içindir. Hamdullah Suphi iyi bir hatiptir, Nazım’ın Mehmet Emin’e yazdığı yazı sonucunda Türkçü-millîyetçi bir oluşum olan Türk Ocağı’ndakileri galeyana getirmiştir. Cevap No.3; eski-yeni çatışmasında Nazım’ın cevap olarak yazdığı son şiirdir, Nazım’ın takipçileri olan genç yazarlar da Resimli Ay etrafında bu kalem kavgasına dahil olmuşlardır. Cevap No.3’ten, Hamdullah Suphi’nin hatipliğini ve devamındaki Türk Ocağı hadisesini hedef alan mısralar:

“Efendiler,
ikinizle teker teker paylaştık kozumuzu!
Şimdi sıra onun, gelsin o!!
Gel.
Sen:
itlerini öne itip
karanlıkta yol kesen hatip!!!” (Nazım Hikmet, 2020, s.237)

Hamdullah Suphi, güçlü hitabetiyle TBMM’de konuşurken.

Sonuç

Nazım’ın Moskova’dan dönüşüyle başlayan ve Putları Yıkıyoruz yazıları çevresinde gelişen yeni sanat ve edebiyat anlayışı, karşısında geleneği bulacağını biliyordu. Tarz-ı kadimin imparatorlukla birlikte çöktüğünü düşünen Nazım Hikmet, Peyami Safa, Sabahattin Ali, Sadri Ertem gibi yazar/şairler, Resimli Ay’da birleşerek gür bir sesle düşüncelerini haykırdılar. Bu seslerle edebiyatımıza giren sosyal realizm, 1980’li yıllara dek birçok yazar ve şairin benimsediği bir anlayış oldu. Nazım’ın kaleminde başlayan gelenek-yenilik çatışması, bütün cumhuriyet edebiyatının yeni bir edebiyat olarak teşekkülünde önemli bir yer tutar.

Yazar: Mehmet Ali Demir
Editör: Emine Türal

Kaynakça:

  • Aydemir, Ş. S. (2020). Suyu Arayan Adam. İstanbul: Remzi.
  • Kahraman, H. B. (2015). Türk Şiiri Modernizm Şiir. İstanbul: Kapı.
  • Nazım, H. (2020). 835 Satır. İstanbul: Yapı Kredi.
  • Toprak, Z. (2015). Mayakovski’nin İntiharı ve Nazım Hikmet. Toplumsal Tarih. 260, s.22-31.

Görsel Kaynaklar:

ETİKETLER: , ,
YAZAR BİLGİSİ
Mehmet Ali Demir
Mehmet Ali Demir, 2000 yılında Konya'da doğdu. Uludağ Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde eğitim görüyor. Türk edebiyâtı, dünya şiiri, kıta felsefesi, mitologya alanlarında okuma ve araştırmalar yapıyor.
YORUMLAR

  1. Alpagut Aykut Tüzemen dedi ki:

    Çok güzel bir yazı olmuş kaleminize sağlık 🍕 Nazım’ı bir de bu yönüyle dinlemek gerçekten keyifliydi.

    1. Mehmet Ali Demir dedi ki:

      Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim 🙂