Neden Türk Hükümet Sistemi ile Amerikan Hükümet Sistemi Karşılaştırılamaz?

10.10.2020
Neden Türk Hükümet Sistemi ile Amerikan Hükümet Sistemi Karşılaştırılamaz?

ABD federe bir devlet yapısına sahipken; Türkiye, üniter (tekçi) yapıya sahiptir. Dolayısıyla hükümet sistemlerinin gelişimleri açısından çok farklı süreç başlangıçlarına tabii tutulmuştur. Bunu anayasal süreçlerinden inceleyerek daha kolay kavrayabiliriz. Türk-Osmanlı, üniter devlet yapısına sahip ülke ile diğer üniter başlangıca sahip ülkeleri karşılaştırmak anayasal ve siyasi açıdan daha doğru olacaktır.

Ayrıca kuvvetler ayrılığı veyahut birliği açısından karşılaştırma yapmak anayasal sistemi uyarınca eksikler bırakacaktır. Ancak bunları göz ardı ederek bir çok kıyaslamaya tabii tutmaktayız.

Osmanlı Anayasa’sının Ortaya Çıkış Süreci

 

turk-osmanli-hukumet

Osmanlı anayasasının ortaya çıkış süreci Kanun-i Esasi’den ibaret değildir. Ayanlar ve padişah arasında imzalanan Sened-i İttifak yani ilk anayasal belge ile iktidarın kendini kısıtlama süreci olan anayasa girişimi süreci başlamıştır. Sonrasında Abdülmecit tarafından imzalanan Tanzimat fermanı (ilk temel haklar beyannamesi, haklar fermanı) olan diğer anayasal belgedir. Bu belgede kanunların hazırlanması yönünde yeni bir usul olan ” Meclis-i Ahkam-ı Adliye” tarafından hazırlanacak ve padişaha sunulup onaylandıktan sonra yürürlüğe girecektir.

Sonrasında yine tek yanlı olan; Osmanlı Padişahı Abdülmecit tarafından, Kırım harbinde Rusya’ya karşı; Avusturya, Fransa ve İngiltere’nin desteğini almak için dış baskılar sonucu, Islahat Fermanı imzalanmıştır. Bu sürecin sonunda Sultan Abdulhamit tarafından monokratik anayasa yapma usullerinden biri olan ferman usulü ile Kanun-i Esasi yapılmıştır. Kanun değişikliği iki meclis ve padişah önderliğinde sistematize edilmiştir. Ayrıca Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Ayan olmak üzere yasama organı da Kanun-i Esasi ile ortaya çıkmıştır. Kanun-i Esasi, İngiltere Anayasal Monarşisi örnek alınarak yapılmıştır. Kanun teklifleri öncelikle padişaha sunulurdu. Padişahın kanunlar üzerinde mutlak veto yetkisi vardı.

Kanun-i Esasi’ye göre ekber-evlat sistemi geçerlidir. Yani ölen padişahın yerine oğlu değil, Osmanlı ailesinin en yaşlı üyesi geçerdi.
Yürütme sistemi padişah ve Heyet-i Vükela’dan oluşur. Heye-ti vükela’da sadrazam, şeyhülislam ve diğer vekiller bulunur. Bunlar da padişah tarafından atanır ve azledilir. Kanun-i Esasi ile kurulan anayasal sistem, parlamenter sisteme yakındır ancak kesinlikle parlamenter sistem değildir. Yasama ve yürütme padişah yetkisi altındaysa da yargı yetkisi tamamı ile bağımsız mahkemeler tarafından kullanılmaktadır. Bu sistem o döneme göre oldukça ilerici bir sistemdir.

Parlamenter Meşruti Monarşi tam olarak kurulamamışsa da artık mutlak monarşiden çıkılmıştır.

İkinci meşrutiyetin ilanı olan kanun-i esasi ittihat ve terakki cemiyetinin Abdülhamit’e karşı ettikleri mücadele sonucu ortaya çıkmıştır. Heyeti Mebusan seçimleri sonucu ittihat ve terakkiye muhalefet artmıştır. Sonrasında ise 13 Nisan 1909 (31 Mart 1325)’da 31 Mart Vak’ası şeklinde ifade edilen bir ayaklanma oldu ve Selanik’ten İstanbul’a ittihat ve Terakki yürüyerek bu ayaklanma bastırıldı. Osmanlı padişahı 27 Nisan 1909 tarihinden sonra meşruti monarşideki hükümdar gibi sembolik yetkileri olan bir devlet başkanına dönmüştür. Böylece ülkede meşruti monarşi gerçekleşmiş oluyordu. Hareket ordusunun müdahalesi, ülkemizde siyasal iktidara karşı ordunun yapmış olduğu ilk doğrudan müdahaledir. Yasama yetkisi bulunan meclislerde herhangi bir değişiklik yapılmamasına rağmen yetkinin kullanılmasında önemli değişikliklere gidilmiştir.

Kanun teklif etmek için padişahın onayı alma şartı kaldırılmıştır. İlk şekildeki padişahın mutlak veto yetkisi, geciktirici ve zorlaştırıcı veto yetkisine dönüştürülmüştür.

Yürütme yetkisi bulunan Heyet-i Vükela’da ciddi değişiklikler meydana getirilerek parlamenter sisteme tam anlamıyla uygun hale getirilmiştir. 1909’dan sonra artık sadece yargı değil yasama ve yürütme de padişahın elinde değildir. Yasama yetkisi meclise yürütme yetkisi de yasamanın güveninde dayanan Heyet-i Vükela’ya aittir.

Amerikan Anayasası

Oluşum sürecinde, ülkenin eyalet liderleri konfederasyon maddeleri uyarınca bir ittifak oluşturdular. Ancak anayasa konvansiyonunda toplanıp bu maddeler altında ulusal probleme çözüm getiremediler. 1776 yılında İngiltere ile ABD arasındaki bağımsızlık savaşından sonra George Washington, bildiğimiz o tarihi konuşmayı yaptı. Horaito Gates’in önüne çıkmamış olsaydı o günden sonra tek adamlık ile yönetilebilecek vaziyette olan Amerika’yı bir federal cumhuriyet sürecini başlattı. 17 Mart 1783 sabahı tarihe Newburgh Konuşması olarak geçen karargahtaki konuşmasından sonra artık bir milis takımı olmaktan çıkıp kendi ülkeleri uğruna savaşabilecek orduya dönmüşlerdi. Yaşanan bu gelişmeler doğrultusunda kestirilemeyen ancak bariz sorunlarla karşı karşıya gelindi.

13 Koloni çeşitli konfederal problemlerle karşı karşıya geldiler (Kamusal vergiler, Kızılderili Kabile sorunu, Ticari sorunlar). Bu problemler, konfederal maddeleri uyarınca çözülemedi. Hamilton ve Washington gibi ülkenin ileri gelenleri ulusal çatı altında bu sorunlara anayasa ile çözüm getirilmesinden bahsedildi. Sonrasında Hamilton konfederasyon maddeleri uyarınca bir anayasa konvansiyonu düzenledi ve eyalet liderleri bu kapsamda birleşik devletler anayasası çıkarmaya karar verdiler. Bu yasa ile birleşik devletler tek bir çatı altında toplanmak üzere eyaletlerin ve bütün yurttaşlar üzerinde tek hükümet otoritesi sağlanmıştır.

turk-osmanli-hukumeti-ve-abd

1788’de kabul edilen Anayasa yetkiyi, eyalet hükümetleri ile ulusal hükümet arasında bölerek federal bir yapıyı oluşturur. Yasama organı ulusal nitelikte kararlar ile başkana bağlı iken yürütme kongreye bağlıdır ve yargı, yüksek mahkemeler ile federal devlet arasında paylaştırılmıştır. Dolayısıyla bazı hükümlere dayalı olarak ulusal ve eyalet hükümetleri arasında koşut yetkiler bulunmaktadır. Ancak herhangi bir ters düşme durumunda ulusal hükümet baskın durumdadır.

Yüksek mahkemede; Eyalet veya ulusal hükümet için anayasaya uygunluğu açısından çatışan herhangi bir madde dolayısıyla bu yasayı kaldırabilir. Her bir organ diğer organ üzerinde belli bir ölçüde yetkiye sahiptir. Yüksek Mahkemenin hâkimleri (yargı) Senatonun (yasama) onayı ile Başkan (yürütme) tarafından atanır. Aynı şekilde yargı, Kongreden geçip Başkanın imzaladığı yasaları anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle feshedebilir. Bu ve diğer güç dengesi sistemleri tek bir hükümet organının çok fazla güce sahip olmamasını sağlar (About America, 2005).

  KAYNAKÇA

  •  J.W. PELTASON, ed. (2004). Amerika Hakkında Amerika Birleşik Devletleri Anayasası
  • M. Paul, ed. (2005). About America How the Unitet States is Governed
  • G. Kemal, (2007). Anayasa Hukuku Dersleri (13-26)owlcation.com
  •  http://amerikabulteni.com/2015/09/17/amerikan-anayasasi-nasil-yapildi/
  • owlcation.com
  • Angel of Liberty – The Vision of George Washington

 

YAZAR BİLGİSİ
Sevde Yiğit
Sevde Yiğit, 2000 yılında İstanbul'da doğdu. Sakarya Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi ikinci sınıf öğrencisi. Başta felsefe ve psikoloji olmak üzere sosyal bilimlere son derece ilgili ve alakadarlığı dolayısıyla çeşitli kitap incelemeleri, denemeler ile yazılar yazarak iki yıldır yazarlık deneyimine sahip olmuştur. Yaptığı çeşitli psikolojik ve sosyolojik araştırmalarla insanlara katkılarını sunmak için MozartCultures ailesinde yazarlık ve editörlük yapmaktadır.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.