Misafirlikten Avrupa Vatandaşlığına: Gastarbeiter Nedir?

01.02.2021
Misafirlikten Avrupa Vatandaşlığına: Gastarbeiter Nedir?

Gastarbeiter sözcüğü, 1950’li yıllarda Federal Almanya’nın işçi talep etmesiyle çıkan Almanca bir tanımlamadır. Dönem itibarıyla iktisadi olarak “konuk-işçi” anlamına gelmektedir. Sonrasında bu tanımlamanın yerine iktisadi ve sosyoloji literatürlerinde “yabancı işçiler” tanımı tercih edilmiştir.

“Türkiye’de Almancı, Almanya’da yabancı.” (Sezer, 2017)

2. Dünya Savaşı sırasında Almanya, müttefik kuvvetlerin yıkımına uğramıştır. Bu yıkım ancak savaş sonrasında gözler önüne serilebilmiştir. Etkilerini, birey ve toplumun yanı sıra devlet ekonomisinde ve iş gücünde de görebilmek gayet mümkündür.

Almanya’nın başını çektiği Batı Avrupa devletleri, savaş sonrası ekonomik yoksunluk ve savaşın neden olduğu ölümlerden ötürü insan gücüne daha fazla gereksinim duyar hâle gelmiştir. Bu nedenle Almanya, birçok ülke ile anlaşma imzalamıştır. Bu anlaşmalar sırasıyla; İtalya ile 1955, İspanya ve Yunanistan ile 1960, Türkiye ile 1961, Fas ile 1963, Portekiz ile 1964, Tunus ile 1965 ve Yugoslavya ile 1968 yıllarında gerçekleşmiştir.

Türkiye’den Almanya’ya işçi göçü 1960’lı yıllardan sonra yoğunlaşmaya başlasa da 1950’li yıllarda da bireysel ilişkiler vasıtasıyla bir göç hareketi baş göstermiştir. 1952 yılında başlayan bu hareket, özellikle a Hansestadt* bölgesindeki tersanelerde çalıştırılmak üzere işçiler Almanya’ya gitmesiyle başlamıştır (Genel, 2014).

 

Almanya’ya giden işçilerin Sirkeci’deki vedalaşma anları

Türk-Alman İş Gücü Anlaşması (31 Ekim 1961)

Türk-Alman İş Gücü Anlaşması, Türkiye’den Almanya’ya göçün miladı olarak kabul edilmektedir. Bu anlaşmadan önceki göçler, küçük çaplı ve gayrı resmi bir şekilde kişisel veya şirketler/aracılar inisiyatifinde gerçekleşmiştir.

31 Ekim 1961 tarihinde Ankara ve Bonn Büyükelçilikleri arasında bir iş gücü sözleşmesi imzalanmıştır. Bu anlaşma çerçevesinde 1961’de 6800 Türk işçisi çalışmak ve belli bir servet biriktirip tekrar geri dönmek niyetiyle Almanya’ya gitmeye başlamıştır. Zaman içinde göç azalmamış, aksine artarak devam etmiştir. Bu süreç Almanya’da Küçük Türkiye’nin oluşmasına neden olmuştur. Almanya’ya gitmek üzere başvurular, İstanbul’da kurulan bir büroda gerçekleştirilmekteydi. Başvuran kişiler de sıkı bir sağlık kontrolünden geçirilerek Almanya’ ya gönderilmek üzere seçilmekteydi. Seçilen Türkler, Almanya’ya üç günlük yapılan bir seyahat ile anca varabiliyorlardı. Yolculuk bittiğinde çalışacakları firmalardaki tercümanlar aracılığıyla yapacakları işler anlatılıyordu ve yurtlara yerleştiriliyorlardı. Yeterli para biriktiren işçiler eşlerini de yanlarında getirebiliyorlardı (Das Zeıtung, 2016) . 1973 yılına kadar Türklerin Almanya’ya göçleri devam etti.

Almanya’da 1973’e kadar göçmenlere yönelik bir politika yoktu.  Almanya’da yaşayan Türklerin hayatını etkileyecek ilk kararlar 70’lerin başında alındı. Dönemin Sosyal Demokrat Başbakanı Willy Brandt, 1973’ün başında yaptığı açıklamasında, “misafir işçiler” açısından dönüm noktası olacak bir siyasetin ipucunu veriyordu. Brandt’ın “Artık toplumumuzun kapasitesinin nerede dolduğunu çok dikkatlice düşünmemiz gerekiyor.” şeklindeki sözlerinden yaklaşık 10 ay sonra Almanya’ya iş gücü alımı durduruldu (Deutsche Welle Türkçe, 2011).

Almanya’ya giden Türk işçilerin de büyük bir bölümü para kazanıp ailelerine yardım etme ve bir an önce yurda geri dönme düşüncesine sahiptir. Ancak zaman içerisinde Almanya’da düzenin kurulması ve Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi buhran, geri dönülmemesindeki etkenlerden birkaçını oluşturmaktadır. Almanya’daki Türkler için artık Almanya, yabancı bir ülke olmaktan öte, ikinci bir vatan olmaktadır.

Almanya’da Türk Toplumu

İlk kuşağın karşılaştığı güçlükleri sıralamak gerekirse dil, kültür, eğitim, beslenme ve barınmanın öncelikli olduğu söylenebilir. İkinci kuşak olarak adlandırılan göçmen Türkler, Almanya’ya ilk giden Türklerin çocuklarıdır. Öncelikle, yabancı bir ülkeye uyum sağlama gibi bir sorunla karşılaşmamışlardır. İkinci kuşak denilen Türkler iki gruba ayrılmaktadır. Bunlardan birincisi Almanya’da doğanlar, ikincisi ise Türkiye’den çocuk ya da genç yaşta aileleri tarafından Almanya’ya götürülenlerdir. Almanya’da doğup büyüyen ve eğitimine orada başlayanlar haliyle Almancaya hâkimdir ve aynı zamanda evde Türkçe konuşulduğu için Türkçeye de hâkimdirler. Bu gruba giren Türkler, çevreye uyum sağlamayı daha kolay başarmış ve Almanlarla dostluklarını daha kolay pekiştirmişlerdir.

İnsanlar, konumuna göre yeni arkadaşlar edinir. Zaman ilerledikçe içerisinde şekillendiği toplumdan farklı düşünebilir ve aldığı eğitimle doğru orantılı olarak kendisine sunulan fikirlerden, doğru ve kendi dünyasına yakın bulduklarını benimseyerek farklı düşünceler edinmeye başlayabilir. Türkiye’de doğmuş ve sonraki zamanlarda Almanya’ya göç etmiş çocuk ve gençler ise yurt dışında birtakım güçlükler yaşamak zorunda kalırlar ve bunların başında eğitim gelmektedir.

Üçüncü nesilde yer alan Türkler adeta Alman hamuruyla yoğurulmuştur. Büyük bir çoğunluğu Almanya’da doğup büyümüş ve Alman kültürüyle bütünleşmiş kişilerdir. Birinci kuşağa göre üçüncü ve dördüncü kuşağın, daha eğitimli ve Almanya’daki sosyal hayata ve iş yaşamına daha uyumlu olduğu söylenebilir.

Solingen Faciası

9 Mayıs 1993 tarihinde Almanya’nın Solingen şehrinde, Türk kökenli Genç ailesine ait evin, neonaziler tarafından kundaklanması sonucu aileden beş kişinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan olaydır. Solingen’de 29 Mayıs 1993 tarihinde meydana gelen olayda, dört aşırı sağcı Alman, Genç ailesinin evini kundaklamış, olayda ailenin beş bireyi hayatını kaybetmiştir. Genç ailesinden hayatını kaybedenler: Gürsün İnce, Hatice, Hülya, Saime Genç ile Gülistan Öztürk’tür (Vikipedi,2008).

Almanya’ya işçi olarak gitmek isteyen 2 kişinin gitme sürecini ve sonrasını anlatan 1973 yapımı belgesel:

 

 

Almanya’da bulunan üç neslin birbirleriyle olan bağıntısını işleyen bir röportaj:

 

Yazar: Yücelhan Danacıoğlu
Editör: Fuad Eren

 

*Hamburg, Kiel, Bremen ve Lübeck şehirlerini kapsamaktadır.

Kaynakça

• Danışman, J. (2011, Ekim 24). Deutsche Welle . Deutsche Welle. Erişim adresi:  https://www.dw.com/tr/misafir-i%C5%9F%C3%A7ilikten-g%C3%B6%C3%A7menli%C4%9Fe/a-15481860

• Genel, M. G. (2014). Almanya’ya Giden İlk Türk İşçi Göçünün Türk Basınındaki İzdüşümü “Sirkeci Garı’ndan Munchen Hauptbahnhof’a”. 2. Türk-Alman Sempozyumu (s. 301-338). Würzburg: Selçuk İletişim.

• Kaya, Y. D. (2008). Avrupalı Türkler: Misafir İşçilikten Avrupa Vatandaşlığına. Doğu Coğrafya Dergisi, 149-166.

• Kırmızı, B. (2016). Göçmen Türklerin Almanya’da Yaşadığı Sorunların Dünü ve Bugünü. Journal of Turkish Language and Literature, 145-156.

• Gastarbeiter. (2009). Vikipedi. Erişim adresi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Gastarbeiter

• Almanya’daki Türkler. (2006). Vikipedi. Erişim adresi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Almanya%27daki_T%C3%BCrkler

• Solingen Faciası. (2008). Vikipedi. Erişim adresi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Solingen_Facias%C4%B1

• Das Zeitung. (2016, Ekim 14). Das Zeitung. Erişim adresi: https://www.daszeitung.com/gurbetciler-almanya-ya-goc/

• Sezer, A. (2017). Gurbetçi. İstanbul: İkinci Adam.

Görsel Kaynakça

• Kapak fotoğrafı: https://www.daszeitung.com/gurbetciler-almanya-ya-goc/ 

http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=17407%C3%BC

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/178223

YAZAR BİLGİSİ
Yücelhan Danacıoğlu
Yücelhan DANACIOĞLU 1999 yılında Zonguldak’ta doğdu. Bilecik Ertuğrul Gazi Anadolu Lisesini 2017 yılında bitirdi ve şuanda Marmara Üniversitesi'nde Fransızca Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü'nde öğrenimini sürdürmektedir. 21 Haziran 2020 tarihinde MozartCultures ekibine katılmıştır. Sosyoloji, Politika ve Tarih alanında yazılar yazmaktadır.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.